Hayvanlarla pozitif iletişim kurmanın çocuklara sağladığı ruhsal, bedensel ve sosyal avantajları araştıran bilimsel çalışmalar hızla artıyor. Çocuklar ve petler arasındaki ilişkileri inceleyen bu araştırmalar çocukların sadece doğa ve hayvanlar arasındaki ilişkilerine değil gelecekteki sosyal yaşamlarına da ışık tutuyor.
Sağlıksal risk yaratır mı?
Hayvan sahiplenme ve besleme kültürünün henüz birkaç on yıldır yoğunlaştığı Türk toplumunda yaygın olan düşüncenin aksine, kedi ve köpeklerle beraber büyüyen çocukların daha güçlü bağışıklık sistemleri oluşuyor ve bu çocuklarda çok daha az alerjik hastalıklar görülüyor. Hollanda’da çok uzun yıllar süren bir çalışma, hayatlarının ilk yılında kedi ve köpeklerle temas eden çocuklarda ileri yaşlarda alerjik hastalıkların görülme riskinin belirgin olarak azaldığını rapor ediyor.
Hayvanların çocuk ruhsal gelişimine etkileri…
Tabi işin ruhsal boyutu çok daha derin. Çocukların ruhsal gelişimi için diğer insanlarla, hayvanlarla ve doğayla sağlıklı ilişkiler kurabilmek çok önemli ama günümüz kentsel yaşamında tüm bireylerin doğal alanlarla iletişimi hızla azalıyor, kısıtlanıyor. İşte bu şartlarda küçük hayvanlar birçok çocuğun doğayla iletişim kurmak için belki de tek şansı haline geliyor ve bir küçük hayvan hekimi olarak ben, bu iletişimi yıllardır gözlemleme şansı buluyorum.
Şehirleşen, dijitalleşen ve adeta bilgisayarlaşan hayatlarımızın en önemli parçası çocuklarımızın duygusal gelişimleri yeni dünyada artık eksik ve yetersiz kalıyor. Günümüz çocukları doğayı tanımadıkları gibi doğru şekilde sevmeyi, sevilmeyi ve sevgiyi paylaşmayı da bilmiyor.
Hayvanlarla küçük yaşlarda işletişim kurma şansı bulan çocuklar için ise durum farklı.
Bu farkı yaratan ilk faktör ise hayvanlarımızın bizi seviş tarzı.
Hayvanların bize sunduğu sevgi, insanların birbirine verdiği sevgiden çok farklı. Onlar bizleri sevgilerini hiçbir şarta bağlamadan hiçbir karşılık beklemeden, dosdoğru seviyor. İnsanların birbirlerine gösterdiği sevgi daha çok menfaat içeriyor. İnsanlar arasında “Eğer beni mutlu edersen ben seni daha çok mutlu ederim, eğer beni seversen ben daha fazla severim” merkezinde dönen sevginin aksine hayvanların bizlere ve birbirlerine gösterdikleri sevgi çok daha saf. Siz köpeğinize ya da kedinize o gün az da yemek verseniz ya da ona daha az da vakit ayırsanız o sizi gene aynı şiddetle ve aynı ilgiyle seviyor. İşte bir canlının bir canlıyı böyle karşılıksız sevebildiğine tanık olmak da bir çocuğun ruhsal gelişimini çok küçük yaşlardan itibaren olumlu yönde şekillendirmeye başlıyor.
Hayvanlarla büyüyen çocuklar gerçek ve karşılıksız sevgiyi bu küçük canlılardan öğreniyor. Ayrıca çocuklar ailelerinin sürekli üzerlerine odaklı sevgi ve ilgisini paylaşmayı da bu küçük dostlarıyla anlıyor, dünyanın sadece biz insanlara ait olmadığı gerçeğini görüp hissediyorlar.
Ne kadar küçük olursa olsun hayatları boyunca büyümeyen bu sevimli yaratıklara sahip çıkan çocuklarımız küçük yaşlarda sorumluluk almayı ve bir canlıya bakmayı öğreniyor. Yaşam hakkına saygı kavramını içselleştiriyor.
Sadece bu kadar da değil. Her çocuk bakıma muhtaçtır ve her çocuk bunun farkındadır. Çevrelerinde onlardan daha fazla bakıma ihtiyacı olan bir canlı bulunması ise şüphesiz çocuğun özgüvenini yükseltir.
Günlük yaşamın yoğunluğu ve karmaşası içinde yeterince zaman ayıramadığımız çocuklarımızın hiç büyümeyen oyun arkadaşlarıdır hayvanlarımız. En yalnız zamanlarında ilgisi hep onun üzerinde bir dostun varlığı ve desteği çok önemlidir çocuğun dünyasında.
Ayrıca küçük çocuklar kedi köpekleriyle oyun oynarken, ya da onları severken bir başka canlıyı mutlu etmenin yollarını da keşfeder, belki farkında bile olmadan. Geçen yıllar bu bağları daha da kuvvetlendirir ki gerçek dost olmayı da öğrenirler.
Ayrıca her oyun ve her yürüyüş çocukları belki de esiri oldukları televizyonların ve bilgisayarların başından kaldıracak bir aktivitedir, egzersizdir, sağlıktır. Diğer hayvan sahipleriyle kurulacak ilişkiler de sosyalizasyonları için çok büyük bir fırsat. Yapılan çalışmalar çocukların yanında bir köpek bulunan bir başka çocukla çok daha rahat dialog kurabildiğini göstermiştir.
Bir hayvanla paylaşılan hayat bir çocuk için doğal biyoloji dersidir. Hayvan hayatı hızlı şekillenir. Düşünün bir kere doğuşuna tanık olduğu kedisinin ya da köpeğinin birkaç yıl içinde büyüyüp erişkin bir birey haline gelişini ve hatta bebek sahibi oluşunu izleyen bir çocuk canlıların bedensel ihtiyaçlarını ve yaşam döngüsünü kolaylıkla kavrar.
Hayvanlarla büyüyen çocukların tüm tıbbi girişimlere çok daha az direnç gösterdiği ispatlanmış bir gerçektir. Kedi ve köpekler hayatları boyunca periyodik aşılama ve koruyucu hekimlik uygulamaları için veteriner hekimlerini düzenli olarak ziyaret ederler. Kısacık ömürlerinde maalesef hastalıklarla defalarca yüzleşirler. Buna tanık olan çocuklar bambaşka bir olgunlukla karşılar hastalık gerçeğini ve bunu yaparken de hayatı öğrenirler belki de en güzel ve doğal yoldan. Bir hayvansever olmanın belki de en zor tarafı hayvanların ömürlerinin bizden kısa olmasıdır ve her hayvanseverin bu gerçekle birgün yüzleşir. Bir çocuğa hekimi, hastalığı, tedaviyi ve hatta ölümü anlatmanın daha doğru ve doğal bir yolu yoktur şüphesiz.
Sağlıklı bir toplum ancak çevresine saygılı, paylaşmayı ve sevmeyi bilen, vicdanlı bireylerin varlığıyla mümkün olabilir ki hayvan sevgisiyle büyüyen çocuklar işte böyle bireyler olacaktır.